Bitkileri, mantarları, bakterileri, arkeleri de biz hayvanlar alemi gibi canlılar diye tanımlamışız da onların titreşmekte olan ve canlılığın hareket dışındaki emarelerini gösterdiklerinde şaşırıyoruz. Bu ölümden sonra bir yaşamın olduğuna inanıp ölümden korkmak; Yaratıcı bir güce inanıp varlığına dair somut bir işaret aramak ve bulduğunda şaşırmak gibi. Belki de yeryüzü üzerindeki her şey canlı, cansız tanımlamalarının çok ötesinde burada olmanın gereğini yaşıyorlardır. Duygular ortaktır da formlar ve ifadeler çeşit çeşittir, kim bilir. Yer ve gök arasında ortak bir bilgi / sezgi havuzu var da buradan yani geldiği zamandan geçerken oradan kendine uygunu alıyor da diyebiliriz belki. Sevgi, nefret, acı, iyilik kötülük bizim iç dünyamızdan dış bedenimize tesiri olan soyut duyguları buradan baktığımızda su da bitki de taş da mantar da hisseder diye düşünebiliriz. Türümüz dışındaki canlılara canlı olduklarını bilerek, canlarının incineceğini, sevgi verdikçe canlarına can geleceklerini bilerek özenli davranmalıyız.
Videoda sırasıyla ısırgan, orkide ve mantar türlerinin yaydığı frekansların nota dizilimlerine dökülmüş seslerini duyuyoruz. Böyle seslerin olması değil olmaması şaşırtıcı olabilirdi. Nasıl olsundu her gün alemi soğuk sıcak, hoyrat bir rüzgar demeden huşu içinde hayranlıkla temaşa eden bu canlıların seslenmemeleri birbirleri ve tüm alemle..